Cigkofte keyfi.
This is the post excerpt.
Cigkofte keyfi.
Birbirinden habersiz, yanlızlık içinde boğulan iki ruh.
Karanlığın insafına yenik düştüler, acımasız bir gecede.
Umudun girdabında son nefeseyken.
Atılar kendilerini gecenin soğuk ve gizemli kollarına.
Bir şeyler arıyorlardı bilinçsizce.
Ne bir rehbere ne de bir işarete ihtiyaçları vardı.
Birbirlerinden habersizce, anlaşmışlardi karanlıklarla adeta
Sınırları olmayan bir buluşmaydı bu.
Yazın vakitsiz gelen bir yağmurun bereketi gibi.
Demlenmiş ümitler saklıyorlardı kalplerinin ıssız kuytularında.
Karanlık donmuştu adeta her sokak köşesinde.
Adım adım ilerlerken gölgelerini kaybettiler
Nefes alışlarında hissediyorlardı özğürlüğün tadını.
Nesneler özneler karışıyordu onların her adımında .
Sımsıkı tutuşmuştu içlerindeki yıllanmış duygular.
Sonsuzluk peşinde koşan iki avere misali….
Yürüdükleri kaldırımların merhametine kalmıştı, işledikleri günahın ifşası..
LONDRA 2018\ZT
Bazen öyle bir yolculuğa çıkarsınız ki arkada bıraktıklarınızdan hiç haberiniz yokmuş gibi , gider ufuklarda kaybolursunuz. Mesafelerin ayaklarınızın ucunda giderek kaybolduğunu bile hatırlayamazsınız. Bu öyle bir gidiştir ki geçmişin bütün acılarını, bütün sevinçlerini bırakarak, yeni bir diyara yeni bir hayata gidersin. Gideceğin yerle ilgili hiç bir sey bilmemene rağmen alırsın sessiz sedasız yol. Bilirsinki artık geriye dönmek, geçmişi yaşamak imkansız. Sonra kırık bir kalple ufuklarda gölgelere karışırsın. Gölgelerin karanlığına sığınırsın güneşten hiç heberin yokmuş gibi…. yüreğine söz geçiremezsin. Pişmanlıklar boşvermişlikler yaşanmamışlıklar hepsi bir anda yüreğinin o mahrem yerinde çullanır. Aklını mantığını esir alır, çaresiz kalırsın, ama yollar mesafeler deyip yine acınarak devam edersin sanki gideceğin yerde geçmişin seni yanlız bırakacakmış gibi. Bu gidişler hep seni bulur. Bu hayatı yaşamaya devam ettigin sürece bu senin alınyazın olacak , mesafelerle candaş olursun sırdaş olursun . Bunlar ne şimdi son bulacak ne de yarın son bulacak senden her seferinde bir şeyler tırtıklar buna sende bilerek istiyerek devam edersin. Anlamsız bir şekilde yenilirsin mesafelerin arsızlığına acımazlığına. Yeni bir umut şarkısında da bir name bile olmadan hep bir boşluğun pençesinde yuvarlanırsın, bu senin kaderindir diyenlere asıl şimdi yenildin. Ve işte kaybettin. Bahar ülkesinin lalelerine dokunmadan, güllerin kokusunu içine cekemeden pes ettin. Oysa ne kadar çok isterdin dinlediğin şarkılarda, okuduğun kitaplarda, seyrettin filimlerde ona rastlamak. LONDRA 2018\ZT
Ağlamak ağlamamaktan güzeldir
Alır içinizdeki hüznü,
Birikmiş acıları, dolmuş göz yaşları
Umut, ötelerden bize sunulan bir iksir,
Karanlıkları aydınlağa çıkaran bir menfez,
Ağlamak ağlamamaktan güzeldir
Ayrılık binlerce kez mayalanan zifri bir
Karanlık misalli koyulaştıkça koyulaşır
Vuslat ateşinde erir mum gibi
Ağlamak ağlamamaktan güzeldir
Aşk Ademle Havvanın saffetindeydi
İstenilen , beklenen ,özlenen rüyadaydı
Ferahlığı kokusu rengi göklerdendi.
Ağlamak ağlamamaktan güzeldir
Şimdilerde……..
Aşk , vuslat ve ümit, kaybolmuş hazine
Ayrılık, karanlık ve hüzün keşfedilen buhran
Zahir TÜKEN
Sabahın ilk ışıkları ufuktan görünmeye başlayınca pencereden süzülen aydınlık ,karanlık bir gecenin ardında ruhlara farklı bir neşe farklı bir heyacan katar.Güzel bir güne selam vermekle bulur huzuru insan.Güneşin ilk ışıkları etrafı ısıtırken toprakla güneş arasında muaazam bir vuslat duygusu kendini hissettir.Ağaçlar ve kuşlar bu vuslata alkış tutarcasına sevinç ve mutluluk nağnemleri arasında mest olurlar. Bu heyecanı ilklerine kadar duyan tabiat lerzeye gelir. Vuslatın vermiş olduğu o neşve yıllarca çatlayan gönül mahzenlerine ab-ı hayat olur. Su farkında olmadan peraklığından samimiyetinden fedakarlık yaparak etrafata yeni bir heyecan uyandırır.
Canlı ve taze bir günün sabahında benliğimizi farklı mecralara çeken bu gizemli duygu nedir acaba. Daha güne başlamadan bizi esir alan bu sırın kaynağı nereden geliyor. Gergin atmosferin ortasında çırpınan biz ne kadar saf , temiz ve katıksız kalabiliriz. Oysa aylarca esarette olan tabiat, prangalarını kırmış azatlığa hasret. Baharın cazibesi kuşların özgürlüğü yeşile boyanan toprağın neşesi yeni bir aleme merhaba diyor. Peki biz bunun neresindeyiz hangi acıdan kendimiz sorguluyoruz
Eğer Türkiyeden binlerce kilo metre uzaktaysanız sizinde kendinize ait kurguladığız bir hikayeniz var demektir.Anlatacaklarınız, paylaşacaklarınız sevgi dolu bir yaşam için belirlediğiniz hedefleriniz olacaktır.Geleceğe dair projeleriniz başkalarıyla bölüşebileceğiniz ideallerinizde vardır elbet.Sevgileriniz, ümitleriniz, hayalleriniz beklide sizin için kıymetli olan kariyerinizle ilgili bir ülkünüz de vardır,ama siz bunları kimseyle paylaşmak istemiyorsunuzdur kendi içinizde hep canlı ve taze kalmasını istiyorsunuzdur her gün biraz daha yeşermesini boy atmasını sabırsızlıkla bekliyorsunuzdur; çünkü bu tılsım bozulursa hayatta dair bütü heyecanınızı umudunuzu kaybedersınız sonra korkunç bir ümitsizlik sizi esir alır.
***
Türkiyeden binlerce kilo metre uzakta olmak sanırım gündemi sağlıklı bir şekilde takip etmekte biraz zor olur. Sabah kalktığınızda ilk işiniz haber siteleririne göz atmak gazete sutunları okumak olacaktır. Okuduklarımız, dinlediklerimiz, seyretiklerimiz ve çevremize ait, yaşadığımız kültür ordamına ait bazı karmaşık bilgi yığınları ister istemez öğrenebiliyoruz ya da farkında olmadan.Farklı düşünce dünyalarına sahip farklı ideolojilere sahip koca koca köşe yazarları gazete sutunlarında okur kendimizce yorumlar yapar, bazen seviniriz bazen hüzünleniriz bazende hoşumuza gitmeyenlere karşı hiç beklenmedik tepkilerde gösterebiliriz,çok enterasandır hep kendi ideolojik formatlarımıza uygun bir şeyler ararız o muğlak bilgi fabrikasında, ama her şeye rağmen mutlu ve huzurlu olmak isteriz.Tafsızlık ilkesine bağlı kaç yazar çizerimiz var başka renkte başka düşüncedeki insanların kaçına aynı mesafede durabiliriz.Bu durum sadece aydın kesimizde değıl toplumun alt katmanlarınıda ciddi anlamda tetikler ve yazarlarımız ya siyasi havanın etkisinde kaybolup giderler ya da gündemin sihirli ve çekici atmosferine kapılırlar.
Okuduğumuz yazarların çoğunda sıkıntı şuradadır: köşe yazarlarımızın çoğu tarafsızlık adı altında bazen haksızlıklarda bulunurlar.Asılında zaman zaman haksızın yanında saf tutuyorlar.Kendi nefsilerini tatmin etmek için ‘’bak görüyor musunuz herkese aynı mesafedeyiz‘’diyorlar. Tarafsızlık haklıyla haksızı aynı terazide idare etmek değildir. ikisinide mertce cesurca haykırmaktır. Öyle bir tanımlamaya girdiğimiz zaman doğru- yanlış haklı ve haksızı ayrıt etmekte zorlanır ve bunun neticesinde bir çok ahlakın deformansyona zemin hazırlamış oluruz. Toplumda yavaş yavaş belirginleşen kültürel yozlaşma ve toplumsal sıkıntılarda meşrulaşır. Daha sonraki jenerasyonlara içi boş kuruntularla bezendirilmiş bozulmaya müsait bir dünya görüşü sunmuş oluruz.
Bunu iyileştirmemiz için çeşitli bilgi alış veriş mekanizmaları hareket geiçip sağlıklı düşüncelere mantıklı izahlara zemin hazırlamalıyız. Kısa vadeli ve uzun vadeli programlar geliştirmeliyiz.